Evlilik Kararı Bana Ait Değildi..
Bir Arama, Hayatımı Değiştirdi…
Telefon elimdeydi, gözlerim ekranda donup kalmıştı. İçimde bir fırtına kopuyordu. Hâlâ onun numarasını saklamış olmamın doğru olup olmadığını düşünüyordum. Ama uzun zamandır hissetmediğim bir kıpırtı vardı içimde. Ya ararsam? Ne yapıyordu acaba şimdi? Acaba beni hâlâ hatırlıyor muydu?
Eşimle aramızdaki soğukluk, beni duygusal olarak uçurumun kenarına sürüklemişti. Atlamak değil, sadece oradan uzaklaşmak istiyordum. Belki onunla konuşmak, beni yeniden toparlardı. Derin bir nefes aldım ve numarayı çevirdim. Telefon çaldı… tekrar çaldı… Derken tanıdık bir ses:
“Alo?”
Kalbim hızla çarpmaya başladı. Bu sesi yıllardır duymamıştım ama hiç değişmemişti. Aynı sıcaklık, aynı güven veren ton…
“Merhaba,” dedim. “Benim… Hatırladın mı?”
Kısa bir sessizlik oldu. Ardından tanıdık bir gülümseyişle dolu sesi duydum:
“Tabii ki hatırladım. Bu kadar zaman sonra sesini duymak hem şaşırtıcı hem de çok güzel.”
Konuşmaya başladık. Sadece eski günlerden değil, bugünlerimizden de bahsettik. Meğer o da başka bir şehirde kendi hayatını kurmuş. Kendi işini yapıyor, yeni bir düzen oturtmuştu.
“Sen nasılsın?” diye sordu.
Cevap vermeden önce bir an durakladım. Aslında ben de tam olarak nasıl olduğumu bilmiyordum. Dışarıdan bakıldığında gençtim, güzeldim, ama içimde derin bir boşluk vardı.
“İdare ediyorum,” dedim. “Hayat… bazen yorucu olabiliyor.”
İçimdekileri tam ifade edemesem de, sesimdeki kırılganlığı fark etmişti.
“Bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyorum. Anlatmak istersen buradayım,” dedi.
O an garip bir güven hissettim. Ona içimi dökmeye başladım. Eşimle aramdaki uzaklığı, ilgisizliğini, kendimi ne kadar yalnız hissettiğimi anlattım. Hiçbir şey söylemeden, yargılamadan dinledi beni.
“Böyle hissetmek hiçbir kadının hakkı değil, hele ki senin gibi biri bunu asla hak etmiyor,” dediğinde boğazıma bir şey düğümlendi.
O cümle beni derinden etkiledi. Bir anda anladım ki, hayatımda beni anlayan birine ne kadar ihtiyacım varmış. Konuşmamız saatleri buldu. İçimdeki yük hafifliyordu her kelimede.
Sonra bana şöyle dedi:
“Biraz kendin için zaman ayır. Bu şehirden uzaklaş. Sadece kendinle kalabileceğin bir yer bul. Belki o zaman her şey daha net olur.”
Bu fikir içime işledi. O gece çocuklarım uyurken ev sessizdi. Konuşmayı bitirdiğimde artık bir kararım vardı. Kendim için bir adım atmalıydım.
Ertesi gün çocukları anneme bıraktım. Kentin dışında küçük, huzurlu bir butik otelde birkaç gün geçirmeye karar verdim. Bu süre boyunca sadece kendimle baş başaydım. Geceleri yıldızlara bakarak düşündüm: Gerçekten ne istiyorum? Hayatımda neye ihtiyacım var?
Yazmaya başladım. Duygularımı, kırıklıklarımı, umutlarımı bir deftere aktardım. Kendimi daha iyi anlamaya başladım. Eşimle aramda neyin eksik olduğunu düşündüm. Bir şeyleri düzeltmek istiyorsam, önce neyi istediğimi netleştirmem gerektiğini fark ettim.
Eve döndüğümde artık daha güçlüydüm. Kendime güvenim artmıştı. Eşimle oturup açık açık konuştum. Yalnız kaldığımı, ihmal edildiğimi anlattım. Başta savunmaya geçti, ama sonra yüz ifadesi değişti.
“Senin bu kadar kırıldığını fark etmemişim,” dedi. “Ben de iyi bir eş olamadığımı biliyorum.”
Bu konuşma, evliliğimiz için bir dönüm noktasıydı. Terapiye gitmeye başladık. Zamanla yeniden birbirimizi tanımaya başladık. Çiçekler almaya, dışarıda zaman geçirmeyi teklif etmeye başladı. Başta garipsesem de alıştım.
Ve o telefon konuşması… Belki de hayatımı yeniden başlatan şey oydu. Çünkü bazen, insan kendi sesini duyabilmek için başka bir sese ihtiyaç duyuyor.
Ve ben o gün, bir şeyi kesin olarak öğrendim:
Kendimi asla ihmal etmemeliyim.
Bir yanıt yazın